29 Kasım 2012 Perşembe

Hz Osman Hz Osman SuikastiHz Osman'ın Uğradığı SuikastHz Osman'a Kim Suikast Etmiş

Hz Osman Hz Osman SuikastiHz Osman'ın Uğradığı SuikastHz Osman'a Kim Suikast Etmiş

Hz Osman



Hz. Muhammed bir gün evinde yatak kıyafetiyle oturmuş az önce kendisini ziyarete gelen Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer'le konuşuyordu. Bir süre sonra kapı çalınmış ve kendisine Hz. Osman'ın geldiği bildirilmişti

Hz. Osman'ın geldiğini öğrenen Hz. Muhammed hemen başka bir odaya geçerek üzerindeki geceliği çıkarmış elbiselerini giymişti. Hz. Muhammet'in bu davranışını gören Hz. Ayşe elbiselerini neden giydiğini sormuş ve şu karşılığı atmıştı:

"Osman'dan melekler utanır ben nasıl utanmam!..)"

Ne acıdır ki Hz. Muhammed'in böylesine saygısını kazanan bu büyük adam öldürmesini bilmediği için kendisine baş kaldıranlar tarafından vahşice öldürülecekti...

Hz. Osman Hicret'ten 47 yıl önce bugünkü tarihle 575'te Mekke'de dünyaya gelmişti. Mekke'nin soylu Kureyş ailesindendi O tarihlerde Kureyşliler birçok kollara ayrılmışlardı. Bunların en önemlileri Hz. Muhammed'in de bağlı bulunduğu Haşimiler öbürü Hz. Osman'ın soyu olan Emevilerdi. Bu iki aile Mekke'yi birlikte yönetiyordu.

Hz. Osman Müslümanlığı kabul ettiğinde 34 yaşındaydı. Müslüman olduktan sonra Hz. Muhammed'in büyük kızı Rukiye'yle evlenmişti. Fakat Rukiye amansız bir hastalık sonucu ölünce Hz. Muhammed bu sefer küçük kızı Ümmü Gülsüm'ü aralarındaki akrabalık bozulmasın diye Hz. Osman'a verdi. Böylece Hz. Osman iki kere peygamber damadı oldu. Bundan ötürü de kendisine "İki Nur Sahibi" anlamına gelen "Zinnureyn" deniliyordu.

Hz. Osman yumuşak başlı dürüst son derece dinine bağlı bir kimseydi. İnsan sevgisi ve acıma duygusu onun en büyük özelliklerindendi... Hz. Muhammed'i içtenlikle sever. Onun uğrunda hiç bir fedakârlıktan kaçınmazdı. Etkili bir konuşmacıydı. Kur'an-ı Kerim'in kitap haline getirilmesinde olduğu kadar Müslümanlığın yayılmasında da büyük çaba göstermiş ve başarı sağlamıştı.

Hz. Osman'ın Halifeliği zamanında İslâm Devleti Orta Asya'dan Atlas Okyanusuna kadar uzanıyor; İran Azerbaycan Irak Suriye Filistin ve Mısır'ı içine alıyordu. Bütün bu ülkeler Basra Küfe Şam ve Mısır Valilikleri tarafından yönetilirdi.

Onun amacı Hz Ömer'den devraldığı bu büyük İslâm devletinin sınırları içindeki değişik ırk dil ve dindeki toplumları birbirleriyle kaynaştırmak ileri ve uygar bir yönetim kurmaktı. Bunda başarı kazanmış Hz. Ömer'in yerini tam anlamıyla doldurmuştu.

On iki yıllık Halifeliğinin ilk altı yılı tam bir güvenlik ve düzen içinde geçmişti. Ülkede eksiksiz bir denetim kurulmuş tarım ve ticaret alanlarında büyük atılımlar yapılmıştı. Ne var ki varlıkları çoğaldıkça Müslümanlar yaşadıkları gösterişsiz ve yalın hayattan uzaklaşıp dünya zevk ve nimetlerinden yararlanmak için günlerini gün etmeye bakıyorlardı.

Hz. Muhammed bir konuşma sırasında rekabet ve kin duygusunun varlıkla birlikte geleceğini bildirmişti. Gerçekten de öyle olmuştu; aralarına çıkar ayrılıkları girdikçe Müslümanların birliği bozuluyor eski içtenlik ve gerçek dostluk hiç bir yerde görülmez oluyordu. Artık Müslümanlar da Bizanslılar -ve İranlılar gibi saraylarda oturuyor değerli kumaşlardan elbiseler giyiyorlardı. Hz. Muhammet'in döneminde yaşamış olanlar yaşlanmışlardı. Onların yerine geçen yeni kuşak eskilerin ülkülerine bağlılığından yoksundu. Madde ve çıkar onlara daha çekici geliyordu.

Öte yandan Kureyş'in iki kolu olan Haşimilerle Emeviler birbirlerine düşman kesilmişlerdi. Emeviler Hz. Osman'la olan yakın akrabalıklarından yararlanıp bütün yüksek memurlukları ellerine geçirmişlerdi. Bu durumdan en çok Haşimiler yakınıyorlardı.

Bu Sıralarda Mısır'dan birkaç kişi Medine'ye gelerek Hz. Osman'a Vali Abdullah bin Sa'd'ı şikâyet ettiler. Halife Hz. Osman Vali'yi azarlayan bir mektup yazdı. Gelenler mektubu Vali'ye ilettiklerinde Abdullah bin Sa'd Halife'nin buyruklarına boyun eğeceği yerde onları dövdürdü. Dahası şikâyetçilerden biri dayak sırasında öldü. Bu olay genel hoşnutsuzluğun su üzerine çıkmasına ve birtakım ayaklanma girişimlerine yol açtı.

Ayaklananlar Basra Küfe ve Mısır üzerinden Medine'ye doğru üç ayrı koldan yürüyüşe geçtiler. Ancak Medine'de Hz. Osman'ı tutanların bir ordu topladıklarını işitince kentin yakınlarında konakladılar. Gelenler 600 kişiydiler. Duydukları bu haberin doğruluğunu öğrenmek için Medine'ye birkaç kişilik bir kurul gönderdiler. Bunlar Medine'de Hz. Ali Talha ve Zübeyr'den başka Hz. Muhammet'in eşleri ve kentin ileri gelenleriyle görüştüler. Hac amacıyla geldiklerini ayrıca halka kötü davranan memurların görevlerinden alınmaları için başvuracaklarını arkadaşlarının da Medine'ye girmelerine izin verilmesini söylüyorlardı. Talha ve Zübeyr söylenenlere inanmadılar. Ayaklananlar kötü amaçlarının ortaya çıktığını görünce Medine'nin dışında bekleyen arkadaşlarının yanına döndüler.

Aralarında yeniden bir görüşme yaptıktan sonra Mısırlıların Hz. Ali'ye. Basralıların Talha'ya ve Kulelilerin ise Zübeyr'e baş vurarak kabul ederlerse Hz. Osman'ın yerine kendilerini Halife seçeceklerini söyleme kararını aldılar. Teklif aynı anda üçüne birden yapılacak ve onların iktidar tutkuları kamçılanarak düşmanlarını parçalayıp güçsüz düşüreceklerdi.

Hz. Ali olup bitenlerden kuşkulandığı için Medine'de asker toplamış oğulları Hasan ve Hüseyin'i de Hz. Osman'ı korumakla görevlendirmişti. Kendisi de Medine dışında karargâh kurmuştu. Burada Mısırlıların.temsilcileriyle görüşen Hz. Ali teklifi öğrenince öfkelendi hepsini kovdu. Öteki asi kurulları da Talha ve Zübeyr'den aynı karşılığı alınca gidiyormuş gibi yaptılar. Bunun üzerine Hz. Ali askerleriyle Medine'ye döndü.

Fakat ayaklananlar birdenbire geri dönerek saldırıya geçmişler ve güvenlik tedbirlerinin kaldırıldığı Medine'ye girmişlerdi. Kendilerine karşı koyanların öldürüleceğini halka hiç bir kötülüklerinin dokunmayacağını açıklayan isyancılar Hz. Osman'ın gönderdiği kişilerin öğütlerini dinlemediler. Daha sonra Medine'nin ileri gelen kişileriyle ayaklananların yanına giden Hz. Ali:

"Gitmeye karar vermişken niçin geri döndünüz?" diye sordu.

İsyancılar Hz. Ali'ye amaçlarının Hz. Osman'ı Halife'likten düşürmek olduğunu söylediler. Hz. Osman'ı tutanlar isyancılarla çarpışmak için ondan izin istediler. Fakat Hz. Osman kendisinin yüzünden Müslüman kanı akıtmasından yana olmadığından onlara bu izni vermedi.

İsyancılar Medine'ye yerleşmişlerdi. Hz. Osman ise. sanki hiç bir şey olmamış gibi imamlık görevine devam ediyordu. Ona karşı olanlar da arkasında namaz kılıyorlardı. Bir cuma namazında Hz. Osman minberden isyancılara seslenerek:

"Sizler lanetlenmiş kişilersiniz. Gelin asilikten vazgeçin lanetlenmiş olmayın!.." dedi. Camide bulunanlardan birkaç kişi de onun bu sözlerini onayladılar. Buna çok kızan asiler halkı taşa tuttular. Atılan taşlardan biri de Hz. Osman'ın başına geldi ve bayılmasına yo! açtı.

Vilâyetlerde Medine'deki karışıklıklar öğrenilince Hz. Osman'ı kurtarmak için hazırlıklar başladı. Şam'dan Kûfe'den ve Basra'dan ona bağlı birlikler hızla Medine'ye doğru ilerlemeye başladılar. Tehlike içinde olduklarını anlayan isyancılar işi çabucak bitirmek için Hz. Osman'ı öldürmeye karar verdiler.

Hz. Ali isyancıların kararını öğrenince oğulları Hasan ve Hüseyin'i yeniden Hz. Osman'ı korumakla görevlendirdi. Talha Zübeyr ve öteki seçkin kişiler de oğullarını Hz. Osman'ın yanına gönderdiler öte yandan isyancıların Hz. Osman'ı öldürmeye iyice kararlı olduklarını gören Hz. Ali onlara:

"Kılıçlarınızı sıyırmayın; sıyırırsanız bir daha kınına koyamazsınız! Unutmayınız ki Medine'yi koruyan meleklerdir. Eğer onu öldürürseniz melekler Medine'yi bırakıp giderler! Bir Halife öldürülürce 30 bin insan öldürülmüş sayılır." diye onlara öğüt verdi fakat bu sözlerinin bir etkisi olmadı.

İsyancılar bir gün saldırıya geçip Hz. Osman'ın evini ok yağmuruna tuttular. Atılan oklardan Hz. Ali'nin oğlu Hasan'la Talha'nın oğlu Muhammet yaralandı. İsyancılar ok atarak bir sonuç alamayacaklarını anlayınca bitişik evin duvarını delerek Hz. Osman'ın evine girdiler.

Bu sıralarda Hz. Osman 82 yaşındaydı. Bir gece önce düşünde Hz. Muhammet'i görmüş ve Peygamber ona:

"Yarın akşam iftarı bizim yanımızda yapacaksın..." demişti.

Delik duvardan içeri giren isyancılar Hz. Osman'ı oruçlu ağzıyla Kur'an-ı Kerim okurken buldular. Muhammet bin Ebubekir Hz. Osman'ın sakalından tutarak:

"Şimdi seni elimden hiç kimse alamaz!.." diye bağırdı.

Hz. Osman Muhammet bin Ebubekir'in yüzüne bakarak yavaş bir sesle:

"Baban bu halini görse ne kadar utanır ne kadar üzülürdü..." deyince Ebubekir utancından kaçtı. Geriye kalan üç suikastçıdan biri kılıcını çekerek Hz. Osman'a doğru salladı. Eşinin yanında bulunan Naile Hatun Hz. Osman'ı korumak için kollarını siper etmek isteyince parmakları doğrandı. Bu sefer öbür iki suikastçı Halife'ye saldırdı. Biri kılıcını Hz. Osman'ın göğsüne saplarken öteki de boğazına sarıldı. Az sonra Hz. Osman kanlar içinde cansız yerde yatıyordu. Hz. Osman'ın kanı okumakta olduğu Kur'an'ın üzerine sıçramıştı.

Naile Hatun'un bağırışı üzerine koşan kölelerden biri suikastçilerden ikisini öldürdü üçüncüsü kaçmayı başarabildi. Kapıda nöbet bekleyenler de içeriden gelen gürültüleri duyunca odaya girmişler fakat geç kaldıklarını görmüşlerdi.

İsyancılar iki gün Medine'ye egemen oldular. Korkusundan kimse sokağa çıkamıyordu. Hz. Osman'ın cesedi iki gün olduğu yerde kaldı. Sonunda Hz. Ali. Hz. Osman'ın gömülmesi için harekete geçti. Ölüyü taşlamak isteyen isyancıları dağıttı. Hz. Osman'ın cenazesi Medinelilerden ancak 20 kişi tarafından kaldırılarak gömüldü.

Hz. Osman'ın Kur'an-ı Kerim üzerine sıçrayan kanı hiç bir zaman kurumadı. Müslümanlar arasındaki savaşın başlangıcı oldu. Yüzyıllarca sanki bu kanın kurumasını önlemek istercesine mezhep kavgalarıyla Müslümanlar birbirlerinin kanını akıtıp durdular.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder